Hamsi mi Uskumru mu? :)

Author: B. /

2 yıl olmuş..

İnsanların plaza dedikleri kocaman bir binadan henüz bir öğrenci olarak girersiniz, asansörün tam kapanacağı sırada bir çocuk gelir elini sokar iki kapının arasına ve sizinle aynı katadır yolu.. Zaten kalbiniz çıkacak bu da nerden çıktı şimdi! Bir de havalı ki sormayın gitsin,

Raybanımı gözüme takarım
Plazada üç beş tur atarım
Olmadı bi de sigara yakarım
Gördüğün gibi çok kurumsalım!

cinsinden... Asansörden iner aynı kapıya yönelirsiniz, aynı suratsızlıkla yol verir çocuk size.. Hani kendi önden gitseydi daha hayırlı olacaktı sanki! Kapıdaki kadın ikinize de "buyrun, oturun" mesajını verir, beklemeye başlarsınız. Önden çocuk çağırılır, odaya girer, ne kadar zaman geçti ölçemeden çıkar gider... Sonra siz alınırsınız içeri,

"Evet B Hanım, bize biraz kendinizden bahsedermisiniz?"

Haydaa! Nasıl yani?

"İşte 86 yazında Temmuzun en dibini yaşadığımız o sıcak günlerde, daha gelmeye niyetim olmadığından 10 aylığa yakınken sezeryanla zorla buyur etmişler beni dışarı, yaklaşık 4,5 kilo doğmuşum, sonra..."

Dalga mı geçiyorsun be kadın, bilmen gereken herşey önündeki kağıtta yazıyor, başka birşey bilmek istiyorsan sor ben de anlatayım, kendimden bahsedecekmişim, nerden başlayayım da nerden çıkayım, sabaha kadar bitmez ki bu konuşma!

Konuşulanların bir kelimesini bile hatırlamayacağım o 10 dakikadan sonra şu cümleyi duyuyorum: "Biz masanızı hazırlayalım, siz de o sırada birşeyler için."

2.kez nasıl yani? Başlıyor muyum? Olur, bana uyar..

Ve böylece başlar ilk işyeri maceram bir Medya Ajansında..

Ertesi gün en azından yolları bilmenin getirdiği biraz artmış güvenle girersiniz koca binaya, kapıdakiler artık size ziyaretçi kartı vermez hatta "günaydın" der.
Asansörden iner işyerinize girer, kapıda dün sizi karşılayan ve adının da kendi gibi "Harika" olduğunu öğrendiğiniz kadını görürsünüz yine. Tam masanıza geçeceksiniz, "o da nesi?" başka biri var masanızda,

"E bu dün asansörde gördüğüm burnunu Everest'te unutan arkadaş!"

günaydın dersiniz demesine de aslında gözlerinizden "hayırdır bilader?" bakışı biraz dikkatli bakılsa okunabilir...

Meğersem o arkadaş sizin aynı masayı paylaşacağınız, bundan sonra 3 ay boyunca bütün işleri beraber yapacağınız, her gün iki öğünü beraber yiyeceğiniz, birbirinize sevgililerinizin yaptığı abukluklardan dert yanacağınız, sorunları, sorumluluğu,gülüşleri, sevinçleri ve bilimum günlük insan ve işyeri hallerinizi paylaşacağınız çocuk değil miymiş?!

Beraber çok güzel işler yaparsınız, kimi zaman uçuk fikirlerinizi süpervizörünüz durun bakalım uçmayın hemen diyerek frenler, kimi zaman iki çaylak bunca işi nasıl yapar diye şaşkınlıkla izler millet sizi.. Her gün bilgisayarınıza kaçık çizimler, notlar içeren post-it ler yapıştırır o çocuk..

"Hamsi mi, uskumru mu?"
"Mista loba loba!!"
"Yine mi nar ekşili salata?!"
"Youfka'yı arayalım mı?"

"Kadın dediğin" diye başladığınız her cümlenin sonuna "ne diyor bu çatlak ya" diye yadsımadan "böyle olur,böyle olur, böyle olur" getirir o çocuk..

Tam 3 ay boyunca...

Sonra ne mi olur?

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, ayrılma zamanı gelir, bir pasta yetmez, iki pastayla uğurlar sizi 3 ay öncesinin yabancıları, şimdinin arkadaşları... Hatta içlerinden biri "ben bu kızı çok sevdim gitmesin" deyip, kesmez pastayı, ben de sizi çok seviyorum ama... diye bağırmak istersiniz, sonra hemen otokontrol mekanizması devreye girer: "Saçmalama B, işyerindesin, etrafında genel müdürler var, kapa çeneni!"

Ve o 3 ay öncesinin "Karl Lagerfeld" kılıklı, artist sandığınız çocuğu arar sizi terk-i diyar eyledikten 3 gün sonra.. "Kadın dediğin...?? böyle olur... "diye başlayan bir cümleyle açılır telefon..."Özledim,nerelerdesin ya" der...

Varlığına alıştıklarımızın yokluğuna da alıştırır hayat bir şekilde...
Hayat bana hep özel, hep güzel insanlar veriyor, teşekkür ederim minnetle...

Tam iki yıl olmuş ben C'ye o yıl doğumgününde yumuşak şeker hediye edip, "ne demek istiyosun sen?" cevabını alıp, kahkahayı basalı, ilk iş arkadaşımı kazanalı... Ve işte o çocuğun bugün doğumgünü..

Doğum günü kutlu olsun..
Her zaman mutlu olsun..

Hamsi de olsun Uskumru da :)

dünyanın en harika annesine...

Author: B. /

Hayatımın baştacının, yaşamımdaki bir numaralı kadının doğum günü bugün..

İyi ki doğmuş da ben olmuşum :)


Şaka bir yana doğum günün kutlu olsun annem..
Hep yanımda ol, hep yanında olabileyim...
Hiçbir zaman senin beni sevdiğin kadar çok sevemeyecek olsam da,

Seni çok ama çok seviyorum...


birlikten biz doğar!

Author: B. / etiketler:

son bir adım daha.. ve yol biter... şimdiye kadar yapmakta olduğum tek şey, en iyi bildiğim şey ve nokta konulan şey.. bunların hepsi aynı kalıpta! ben başka bir kalıpta.. etrafımda dikenli teller, kesmek için artık bir makasım var.. hayallerim bir gün gerçek olacak biliyorum, çok istiyorum ve yapıyorum.. ben o sahnedeyim, içimden gelen dışımda, herkesin gördüğünü değil başka bir ben görüyorsun sen salonun en arkasında ve senin için söylüyorum şarkımı.. yalnız ikimiz varız orada.. önemli değil geçip giden, zamanmış, hayatmış, külmüş, dumanmış.. biz varız biz!! bitiyor şarkım, deniz bizi bekliyor en mavi haliyle.. bekletmemeli onu, deniz hayatımızın en özel anlamı.. sırf deniz yok diye vazgeçmedim mi bir şehirden ben? hayatımı kendi elimle çiziyorum, biraz yardım alıp senden biraz da kaderden.. bir düşümüz var, bak biz diyorum biz! ikimiz denizdeyiz, ikimiz sahnedeyiz, ikimiz sevinçteyiz, hayaldeyiz, kederdeyiz.. içimizdekini dışa vuramayız biz, biz dikenli tellerle çevrilenleriz... gidelim, ne çok isterdim bilir misin bunu, bir şarkımız olsun bizden başka kimsenin bilmediği, yol sonsuza uzasın gitsin, dünyanın yuvarlak oluşu misali, dolanalım dolanalım sonu gelmesin.. gündüzler geceye karışır, biz o yolda ilerleriz.. hayallere daha yakınım ben şimdi, en azından bir makasım var kesmek için dikenli telleri... eksikler de tamamlanır mı dersin zamanla? ben yıkıyorum bir bir sahtelikleri, her bir gölge etrafımdaki devriliveriyor satranç taşı gibi.. ne kalıyor geriye biliyor musun? biz kalıyoruz biz!

hayaller daha yakın, yollar daha uzun, teller daha pürüssüz,insanlar daha gerçek olaydı..
şimdi ben yolun sonunda değil başında, şimdi sen yanıbaşımda.. biz diyorum biz, biz değil de bir olmalıydık biz!..

sonlu yaklaşım

Author: B. / etiketler:

öyleymiş, böyleymiş, falanmış filanmış.. e tabi çok zaman oldu yok olmadı aslında ya işte kumaş bu ne yapacaksın.. sen de dedin insanoğlu bencil, beş para etmez adamlar sürüsüne bereket, beş para etmez kadınlar gibi.. anlamak zor, anlaşmak daha da zor.. kimse sevmemiş diyorsun,iyi diyorsun da biz onları seviyor muyuz ki sor bakalım bir? bizim istediklerimiz,sevdiklerimiz bizle değil mi? bence öyle.. yeterli gelmiyor bazen diyeceksin, olsun yetinmeyi bilmeli.. ne güzel gündü o gün.. dolunay vardı, istesem olmaz..yine gitsek ya o kumsala.. inorganik materyaller versek birbirimize.. iki saat konuşsan saçma sapan bir midye kabuğu üzerine.. sonra başka adamlardan başka kadınlardan bahsetsek.. sonra onlar yanımıza gelip otursa, elimizi tutsa.. meğersem gerçeklermiş.. ne saçma değil mi bu kuramlar.. eh ne de olsa bir sayısal değilim ben, mutlak sıcaklığı bilsem de mutlak sevgi nerededir çözemedim henüz.. neden diye sormak anlamsız öğrenmiştik, o yüzden sormuyorum.. biliyorum sen de sıkkınsın şu sıra, biraz bozuksun ama bak daha dün gördük beklemek lazım demek ki, daha büyük belalar da salınabilir insanın üzerine.. bu kadarı yetinmelik şimdilik..

özleyeceğim sanırım, bu günleri, bu zamanları.. şimdi dersin sen.. e canım bi yere gitmiyoruz ki!! koca bir sayfayı kapatıyorum oysa ben.. hep kapatmak istediğim, üzerini güzel çirkin kelimelerle bezediğim.. bir mekanı terkediyorum, yollarını her gün sövüşlerle teptiğim.. kimleri bırakıp gitmiyor ki insan ve kimler bırakıp gitmiyor ki insanı.. bu nedir ki?

gidiyorum ben.. sayfayı çevir benim için...

Emrem..

Author: B. /

Ölüyorum seni özlemekten.. Sordun ya gerçekten bu kadar çok mu sevgin diye, kemik misketini çaldığım gün, street fighterda beni ilk yendiğin gün, aynı evde kalmak için uyuyor numarası yaptığımız gün, erik çalıp kaçtığımız, sadistçe sineklerin kıçını kopardığımız, yıllar geçip eşşek kadar olup masallardan caymadığımız, sabaha kadar serseri serseri dolaştığımız, uyuklayarak kahkahalar attığımız, kadehlerimizi "olmayanlar" için yere çarptığımız, kederlenip sessizliğe, eğlenip sevince dibine kadar vardığımız ve bunlar gibi binlerce günün her birinde çok sevdim seni.. Ben söyledim sen dinledin, ben ağladım sen sildin, sonra sen söyledin.. Yaşlarınla değil kalbinle anlattın kelamları.. Sussan da bildim ki o sözler kalbindeydi, gözlerindeydi, bir kahvenin en dibinde, telvesindeydi..Ben sormadan da söyledin, kaybetmek pahasına birşeyleri.. Şimdi yoksun, ben özleminden ölüyorum, küçük tarantulalar ormanda yolu şaşmış, kadehlerden biri boş kalmış, caddeler sessizleşmiş, sözler daha bir zorluyor, şimdi kahkahalar üç sesli çınlamıyor.. Verilen sözler tutulmuyor.. Hayal kırıklıkları boyumu aşıyor.. Şimdi ben daha zor atlıyorum tümseklerden elimden çekmediğinden.. Şimdi ben şafağı bekliyorum daha net görebileyim diye, günler daha bir yavaş ama bekliyorum aynı sevgiyle..

Zaman geçiyor.. İstemesek de büyüyoruz biz.. Kalbimize başka sevgiler almayı öğreniyoruz.. Kazanıyoruz- kaybediyoruz birşeyleri.. Daha da büyüyeceğiz, yıllar geçecek, o geçen yılların her birinde ben yine tam yanıbaşında duruyor olacağım, yine aynı sevgiyle..

ben bugün bunu öğrendim...

Author: B. / etiketler:

Oturuyorduk birkaç kişi.. B'nin tabiriyle kımıldamamıza mahal vermeyecek kadar ağır şarkılardı kulağımızdaki, başka damar kaldı mı vücudumda bilmiyorum dedi.. Baktım yüzüne, iyilik, temizlik, şirinlik ne varsa o yüzdeydi ama işte bir parçası bizimle değildi.. Diğer tarafa döndüm, İ'nin hüzünlü yüzünü gördüm.. Bir insan bu kadar iyi niyetli olamazdı.. Hep iyiyi düşünürdü İ, sevmenin zaman istediğini, emek istediğini bilirdi, sabırla beklerdi.. Çoğu kez hayret ederdim sabrına, hiç kırılmadan süregelen umuduna, gözleri parlayarak inandığı masalı anlattığında.. Mutluluğu kim bu kadar fazla hakedebilirdi? Ama işte biz orda oturmuş o şarkıyı dinlerken bu kez parlamıyordu gözleri.. Bir parçası bizimle değildi.. Öte tarafa baktım, benim için artık ben olmuş bir yüz.. Gözleri kapalı, açık olmasına gerek de duymuyordum doğrusu, ne de olsa konuşmasam da bilirdi söyleyeceklerimi.. Zaten hep kızardım H'ye, o da güler karşılık verirdi.. Böyle atışmalarla geçip gidiyordu zaman, Gözleri kapalıydı ama fikri kimbilir nerdeydi.. Bölmedim düşüncesini, ne de olsa konuşmasak da bilirdim fikrini.. O, ben demekti.. Bir parçası bizimle değildi.. Oturuyorduk orada, belliydi birazdan yağmur çiseleyecekti.. Ben onlara baktım, gülümsedim, hiçbiri farketmedi.. Uzandım çimenlere,kulağımızda kımıldamaya mahal vermeyen o şarkılardan yine, benim de fikrim kimbilir nerede.. Bir parçam orda değildi..
Sonra bir yazı yazdım,sessizliği bölmeden, hepimiz için, söyleyemediklerimi bir kalem söylerdi.. B çok beğendi..
Susuyorduk birkaç kişi, konuşsaydık anlatamazdık ki bu kadar iyi..